Olgunluk, Meyveler ve Necip

İnsanı ne olgunlaştırır?

Olgun insan ne demek önce onu konuşalım. Benim bildiğim meyve olgun olur, sebze olgun olur. İnsanın olgununu ben hayal edemiyorum kafamda. Kelimenin kendisi garip bir kere. "Ol" fiilinden geliyor kök olarak. Ol-mak, olmuş olan şey. Ne olmak? Olgun. Bir meyveyi ağaçtan olmadan koparırsanız o meyveden tat alamazsınız. Ancak çok beklerseniz de bu sefer çürür. Olgunluk belli bir zaman dilimini temsil ediyor o zaman. Haber içeriyor, bir uyarı. Olgun bu, artık hazır. Kullanın, tüketin, yararlanın. Çabuk olun çünkü zaman geçiyor; çürümeye, çiğ olmaktan daha yakın. 

Gün sonunda, baktığımızda meyve olmadığımız kesinleşiyor. Kesin bilgi. Ben meyve değilsem eğer, olgunluk hakkında söylenenler benim içinde geçerli olur mu? Beklersem eğer, evet büyüyorum. Gelişiyorum, güçleniyorum. Sonra bir yerden sonra, o kahrolası zirveyi gördükten sonra düşmeye başlıyorum. Yavaşça zayıflıyorum, aslında ne yapıyorum? Çürüyorum. Her geçen gün daha fazla çürüyorum ve en sonunda yenilmeyecek hale gelince beni çöpe atıyorlar. 

Benzerlikler su götürmez gerçekten. Çiğdim, olgun oldum, çürüdüm. Ergo, ben bir meyveyim.

Kısa bir araştırma yaptım. Değilmişim. Halbuki çok mantıklı gelmişti? 

Hımm, ne? Ne dediniz? Sadece fiziksel değil mi olgunlaşma? Zeka olarak da mı olgunlaşıyor insan? 

Bir de o "zeka" dediğiniz kısma bakalım. Aslında bunun da fiziksel olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha çok beyin yapısının gelişmesinden kaynaklanan özellikler bunlar. Nöronlar artıyor, beyin devamlı uyarılıyor. Yeni bilgiler, eski tecrübelerle harmanlanıp kategoriye sokuluyor, öğrenme gerçekleşiyor, bazı bilgiler gereksiz olduğundan unutuluyor, hafıza gelişiyor, vs. vs.

Şimdi bir daha bakınca ben aynı deseni tekrar görüyorum. Zeka da önce çiğ, sonra olgunlaşıyor, sonra duruyor ve çürümeye başlıyor. Kişiden kişiye farklılık gösterse de sonuç hep aynı.

O zaman olgun insan nedir sorusunun cevabı, belli bir zaman diliminde, fiziksel olarak kendine yetebilen ve hayatta kalabilecek özelliklere sahip olmaktır. Bu da takribi 10 ile 60 gibi bir yaş dilimini kapsıyor.

Neden ben 16 yaşındaki bir "çocuğa" olgun diyemiyorum? Halbuki yukarıda yaptığımız olgunluk tanımına göre kendisi çok olgun bir insan. Zeka olarak belli başlı işleri yapabilecek kadar gelişmiş, fiziksel gelişimini tamamlamış bir insan, "çocuk bu ya" diyerek olgunluk kümesine alınmıyor.

Nedir olgunluk o zaman, diye soruyorum. Madem olgunluk bunlar değil, o zaman ne? Meğersem olgunluk, "düzgün" kararlar alıp, "mantıklı" seçimler yapabilen, "oturaklı", duygularına "hakim", hayat karşısında "dik" durabilen ve "anlamlı" sonuçlar çıkartabilen insanlara deniyormuş. Bazı kelimeleri tırnak içine aldım, dikkatinizi çekmek için. Çünkü bu kelimelerin hepsi göreceli. Bir şey ne kadar düzgündür, kime göre mantıklıdır, nerede oturaklıdır, hangi durumlarda anlamlıdır? 

O kadar değişkenli bir soru ki bu, kimse oturup şu şudur diye cevaplamaz. Cevaplayamaz. Genel bir kural var mesela bu durumla ilgili, susan insan olgun insandır. Ağır olmak, diyorlar buna. Evet, olgun tek başına yetmiyormuş anlaşılan, ağır diye de ayrı bir sıfat geliştirmişler.  

Hadi sizi bir zaman yolculuğuna çıkartayım ve Necip'in hikayesini dinleyelim.

Sene, geçen sene. Necip 10 yaşında. Necip çok az konuşuyor.

Necip'in annesinin arkadaşları öve öve bitiremiyorlar Necip'i. Hiç daha önce bu kadar olgun bir çocuk görmemişler de, işte bu çocuk ileride büyük adam olur da, falan da filan. 

Necip 18 yaşında.

Necip hala çok az konuşuyor. Öğretmenleri ondan çok memnun, okulda çok fazla arkadaşı yok ama olsun öğretmenlerin göz bebeği. Dersleri mi? Çok iyi değil ama olsun. Çalışıyor en azından. Emin miyiz? Eee, bir genç dışarıda sürtmüyorsa, okulda yaramazlık yapmıyorsa, dersi de kaynatma teşebbüsünde bulunmuyorsa çalışıyordur. En azından dersi dinliyor.

Necip 25 yaşında.

Necip konuşmamaya devam ediyor. Necip'in neredeyse hiç arkadaşı yok, üniversiteyi girdiği gibi bitirdi. Ne bir sosyal aktivite, ne bir kulüp çalışmaları falan. İş bulabilmiş mi? Arıyor, ne işe yarayacağını düşünüyor. Entelektüel bilgisi? Eh, öyle ahım şahım değil. Ailesi artık Necip'in sahip olduğu potansiyel hakkında şüpheli. Necip akraba arasında çok konuşulmuyor artık. 

Necip 40 yaşında.

Necip konuşursa mucize. Orta düzey bir şirkette, orta düzey bir pozisyonda, orta düzey bir performansla, orta düzey bir maaşa çalışıyor. Öyle büyük adam falan da olmadı. Dünya olgun ödülünü de almadı. 

The son.

Ne anladık? Necip kardeşimiz konuşmadığı için neredeyse göklere çıkartılırken, gene aynı özelliği için yerin dibine sokuldu. Demek ki olgunluk algısı sabit değil. O zaman ne ya bu olgunluk olgunluk dediğiniz şey. Az konuşup çok bilmek mi? Ne bilmek mesela? Güvercinlerin sindirim sistemini avucunun içi gibi iyi bilen biri vakur bir tavır sergilerse olgun olur mu? 

Yaşamak ile ilgili bir kavram bu olgunluk dediğimiz nane. Genellikle tecrübeli insanla eş olarak kullanılıyor ama ne kadar tecrübe gerektiğini kimse bilmiyor. İnsanlar ölümün olgunlaştırdığını söylüyor mesela. Ölmek değil tabii, ölen birisini görmek. Burada da bir kıstas yok. Bir katliama şahit olmakla, eceli gelen dedeyi gömmek aynı olgunluk seviyesine çıkartır mı? Sanmam. Olgunluk seviyesi de ne demekse artık. Daha kendisini çözemeden, seviyeleştirdik bir de. Böyle başka başka faktörler var mesela, geneli tecrübeyle eş değer. Mesela, kazık yemenin de olgunlaştırma gibi bir etkisi varmış. Öyle diyorlar. Bu "kazık yeme/atma" durumuna da hastayım. Bu aralar bu güvensizliğe bir övgü var. Hatta yedikleri kazıklarla gurur duyuyorlar. Neyse.

"Bizi çok üzdüler." Buna çok üzüldüm. Gerçekten, kimsenin üzülmesini istemem. Ancak bu durum, seni ileride yaşayacağın kötü durumlara karşı koruyorsa ne mutlu sana. Kazık yemek, seni diğer kazıkları önden fark etmeni sağlıyorsa; ölüm, başka ölümlerin acısını daha çekilebilir kılıyorsa o zaman tamam. Kısacası tecrübelerin senin için bir savunma mekanizması ise biz de bu mekanizmaya olgunluk diyoruz. Olgunluk koskocaman bir hard-disk'tir.

Sanırım bir sonuca vardık, bir olgunluk tanımı bulduk. Olgunluk, daha önce bir şeyleri tecrübe etmektir. O zaman olgunluk şaşırmamaktır da diyebilir miyiz? Ben yazdığıma göre diyebiliriz. Hadi bunu dedik, o zaman şaşıran olgun değildir diyebilir miyiz? Mantığa göre evet. O zaman ya herkes olgun ya da kimse olgun değil. Çünkü şaşırmaman için önce şaşırman lazım. 

Meyve de olsa, insan da olsa olgun olgundur. Bu tür konuları konuşmak da çok zor çünkü elle tutulur bir şey değil ya, insanlar bol keseden atıp tutuyorlar. Ayrıca neyi nasıl tecrübelediğin ve o tecrübeden neler öğrendiğin de çok önemli. Aynı şeyleri yaşamıyoruz ve aynı insanlar değiliz. Sen "yaşının adamı" olmamaya devam et güzel kardeşim. Buna da hastayım: Yaşının adamı. Peh... Cinsiyetçiliğini geçtim, hangi yaşta nasıl davranılır diye bir kural seti mi var?

Aslında acılar ve getirdikleri ile ilgili bir şeyler yazacaktım. Daha sonra bunların hepsinin olgunluk çatısı altında buluştuğunu fark ettim. Bir de bu olgunluk denen kavramın, insanları kalıplara sokmak için kültürlerin kullandığı aletlerden biri olduğunu düşünüyorum. Bu ya da bende bir "olgunluk kompleksi" var. İşte alın size cliffhanger. Düşünün durun.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar