Oyna Devam

İçim çok sıkılıyor.

Öyle böyle değil ama. Ruhum bir mengeneye hapsolmuş gibi. Kolumu kaldıracak gücüm yok. Buna rağmen normal insanlar gibi yaşamaya devam etmem gerekiyor. Benden bu bekleniyor. 

Normal insanlar da ne garip bir tamlama oldu, normal insan yok aslında veya normal insan demek için tanımam gereken insan sayısına ulaşamadım. En az üç milyar insan tanımam lazım, o da en az. Kimse normal değilse, herkes normaldir. Ben de normalim. Hem de çok normal. Beni diğerlerinden ayıran hiçbir şey yok aslında. Gerçekten. Ne dünyaya gönderilmiş bir hediye gibi hissettim kendimi ne de en aşağılık insan. Gayet normalim, vasatım ve buradayım.

O zaman neden diğerleri gibi yaşayamıyorum? İnsanlardaki bu hayat enerjisine imreniyorum, kıskanıyorum hatta. Herkesin bir derdi var, orası kesin, buna rağmen kimse zorlanmıyor hayatını devam ettirirken.

Çaktırmıyorlar ya da. O da mümkün. Çaktırmamak da büyük beceri be. Ha, ne dersiniz? Benim gibi değil yani. Çaktırmamayı bile beceremiyorum. Öyle kös kös oturuyorum. Özür dilerim ama bir öküz gibi zamanın geçmesini bekliyorum.

Kolumu kaldıracak gücüm yok.

Belki kendi türümle beraber değilimdir. Çirkin ördek yavrusu gibi. Hani kuğu olan ama ördeklerin içinde kuğuluğunu yaşayamayan. Bakın nasıl övdüm kendimi çaktırmadan. İnsan çok acayip bir varlık, kendini yüceltmeden duramıyor. Öyle değil, öyle değil... Kuğuyu sadece örnek olsun diye söyledim, demek istediğim ya bulunduğum ortam hayatı yaşayabilenler, hayat enerjisi yüksek olanlar kulübüyse? Büyük ihtimalle değil, hayat enerjisi düşük olan insanların buluşup bir grup oluşturacak enerjisi nasıl olsun?

Dünyadaki bütün içe dönükler birleşin! Ama evlerinizde.

Hah, kelime esprisi. Böyleleri az bulunur.

İç çekişi yazıya dökebilsem, şimdi yapardım. Neyse, ne diyorduk?

Suskunluğumun asaletimden olmasını çok isterdim. Çok bilen, az konuşan bilgelerden olmayı da çok isterdim. Hep böyle deyişlerle büyüdük, boş kova çok ses çıkarır, dolu başağın boynu büyük olur, küçük insanlar konuşur, büyük insanlar düşünür.

Geri zekalılar.

Bu enerjisizliği romantize etmenin ne manası var? Konuşan insan da bilir, bildiğini bağıra çağıra da söyleyebilir. Gerekirse boş da konuşabilir, ne olacak?

Ne olacak?

Bak ben hiç konuşmuyorum mesela. Zamanında çok konuştum hiç yararını görmedim desem ne kadar dallama olarak gözükürüm. Belki de beni ağırbaşlı sanıyorlardır. Belki de bilgili. Görmüş geçirmiş. Öyle mi peki? Kesinlikle değil. Gerçi kim belirliyor bu görmüş geçirmişlik kıstasını o da ayrı mesele. Kim ne kadar görse, görmüş geçirmiş sayılıyor? Kim ne kadar bilse, bilgili sayılıyor?

Kafamda deli sorular.

Eskiden çok küçümserdim insanları. Sığ düşünceler, yüzeysel davranışlar, materyalist davranışlar... Bunlar beni çok rahatsız ederdi, bir şey söylemezdim ama küçümserdim onları.

Kibir. Tamamen kibir.

Zaman geçti ve bütün o küçümsediğim insanlar hayatlarına devam etti. Ben hariç. Ben hala olduğum yerde durdum, bekliyorum. Çoktan çalmış olan başlama düdüğünü bekliyorum. Kulaklarım çınlıyor, midem bulanıyor ama ben ilerleyemiyorum. Burada, sizin karşınızda hakkını yediğim herkesten özür dilerim. Sizden daha yüce değilim, hiç olmadım. Olduysam da bu sizin suçunuz değildi. Gerçekten.

Demin görmüş geçirmişliği kimin belirlediğini düşünürken aklıma güzel bir yazı konusu geldi, yarın onu yazabilirim. Belki de kibir hakkında yazabilirim. Belki bir öykü yazabilirim. Belki de yazmayabilirim. Kim bilir?

Bugün de böyle olsun be. Ha, olmaz mı? Bugün de böyle dökelim duygularımızı kaleme. Dokunmayalım kimseye.

Valla çok canım sıkılıyor ya.

Neyse.

Oyna devam.

Yorumlar